Şantiye Şefi Ruhsata Imza Atmazsa Ne Olur ?

Idealist

New member
Umran Nedir? TDK’nin Tanımı Üzerinden Toplumsal Bir Yolculuk

Dostlar, bazen bir kelime karşımıza çıkar ve sadece sözlük tanımıyla yetinmek istemeyiz. Çünkü kelimeler, sadece dilin taşıyıcısı değil; aynı zamanda toplumların değerlerini, hayallerini ve yaralarını da yansıtır. “Umran” da tam böyle bir kelime. TDK’ye göre “umran”, uygarlık, bayındırlık, medeniyet anlamına geliyor. Ama işin aslı, bu kelimeyi sadece kitap sayfalarına sıkıştırmak haksızlık gibi geliyor bana. Bugün gelin, umran kavramını toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet merceğinden birlikte tartışalım.

Sözlükteki Umran: Basit Bir Tanım mı, Derin Bir Yolculuk mu?

TDK’nin tanımı kısa ve net: “umran = bayındırlık, uygarlık.” Fakat burada önemli bir soru var: Medeniyet dediğimiz şey kimin medeniyeti? Erkeklerin savaşlarla, sınırlarla ve mühendislikle kurduğu bir düzen mi, yoksa kadınların görünmeyen emeğiyle yoğrulmuş bir toplumsal ağ mı? İşte toplumsal cinsiyet perspektifinden bakınca, umranın tek bir tanıma sığmayacak kadar geniş olduğunu fark ediyoruz.

Kadınlar için umran, genellikle toplulukların iyileşmesi, şefkatin örgütlenmesi ve kimsenin dışarıda kalmaması anlamına geliyor. Erkeklerin bakışında ise umran daha çok ilerleme, teknoloji, güçlü yapılar ve sürdürülebilir sistemlerle eşleştiriliyor. İkisi birleştiğinde aslında gerçek bir medeniyet çıkıyor ortaya.

Toplumsal Cinsiyet Dinamikleri ve Umran

Bir inşaat düşünün: Beton, demir ve mühendislik planlarıyla yükseliyor. Ama içinde yaşayan insanların mutluluğu, çocukların güvenle oynayabilmesi, yaşlıların erişilebilirliği olmadan o yapıya “bayındırlık” diyebilir miyiz? Erkekler genellikle binayı dikmeyi başarı sayarken, kadınlar binanın ruhunu dolduran sosyal dokuyu görüyor. İşte tam da burada umran, toplumsal cinsiyet rollerini birleştiren bir kavram haline geliyor.

Umran sadece fiziki yapılarla değil, toplumsal bağlarla da kurulur. Eğer kadınların emeği, LGBTİ+ bireylerin hakları, farklı etnik grupların kültürleri bu bayındırlıkta yer bulmuyorsa, o umran eksik kalır. Yani gerçek bir “medeniyet” için çoğulculuk şart.

Çeşitlilik ve Umran: Tek Ses Değil, Çok Ses

Dünya tarihine bakarsak, çeşitliliğe kucak açan toplumlar hep daha güçlü ve kalıcı olmuş. Endülüs’te Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin birlikte yaşadığı dönemler; Osmanlı’da farklı milletlerin mahallelerde bir arada var oluşu; ya da günümüzde çok kültürlü şehirlerin yaratıcılıkla dolup taşması... Bunlar hep umranın en canlı örnekleri.

Çeşitlilik, umranın sigortasıdır. Kadınların şefkati, erkeklerin stratejisi, gençlerin enerjisi, yaşlıların bilgeliği, azınlıkların renkleri birleşince, ortaya sadece bir uygarlık değil; sürdürülebilir, adil bir yaşam alanı çıkıyor.

Sosyal Adalet Boyutu: Umranın Kayıp Halkası

Ne yazık ki birçok yerde umran, “gösterişli binalar, modern yollar, devasa köprüler” olarak algılanıyor. Oysa bu yapılarda çalışan işçilerin güvencesi yoksa, kadınlar sosyal yaşamdan dışlanıyorsa, azınlıklar ayrımcılığa uğruyorsa, orada gerçek bir bayındırlıktan bahsedemeyiz.

Sosyal adalet olmadan kurulan düzen, içi boş bir gökdelene benzer. Yükselir ama ilk depremde sarsılır. Umranı kalıcı kılacak olan şey, eşitlik ve hakkaniyettir. Kadınların, erkeklerin, farklı kimliklerin adil bir biçimde söz sahibi olduğu bir sistemdir.

Umranın İnsan Hikâyeleriyle Anlamı

Bir köyde yaşlı bir kadın, kendi elleriyle diktiği fidanların köyün meydanında gölge yapmasını “umran” diye tanımlar belki. Bir genç mühendis, sürdürülebilir enerjiyle köylere elektrik götürdüğünde umranın peşinde olduğunu hisseder. Bir göçmen çocuk, yeni okulunda kabul gördüğünde, kendine ait bir yer bulduğunda umranı deneyimler.

Yani aslında umran, sadece devletlerin veya kurumların kurduğu bir düzen değil; insanların hayatlarına dokunan küçük büyük adalet ve dayanışma anlarıdır.

Erkeklerin ve Kadınların Umran Yorumu

Erkekler çoğunlukla umranı, “nasıl daha ileri gideriz, hangi sistemi kurarsak daha verimli oluruz” diye okuyor. Kadınlar ise “bu ilerleme kimseyi dışarıda bırakıyor mu, bu sistem insanlara iyi geliyor mu” diye soruyor.

İşte iki yaklaşım bir araya geldiğinde, gerçek anlamda bir medeniyet inşa edilebiliyor. Çünkü umran, hem akıl hem kalp işidir.

Son Söz Yerine: Umran Bizim Ellerimizde

TDK’nin kısa tanımı, aslında bizlere büyük bir tartışma kapısı aralıyor: Bayındırlık, uygarlık, medeniyet… Ama bu kavramları hayata geçirmek, hepimizin sorumluluğu. Kadın-erkek, genç-yaşlı, çoğunluk-azınlık… Eğer hep birlikte taş üstüne taş koyabiliyorsak, orada gerçek bir umran filizleniyor.

Şimdi ben sözü size bırakmak istiyorum:

* Sizce günümüz toplumlarında “umran” gerçekten var mı, yoksa sadece betonarme yapılara indirgenmiş bir kavram mı?

* Kadınların empati odaklı yaklaşımı ile erkeklerin çözüm odaklı tavrı birleştiğinde sizce nasıl bir uygarlık ortaya çıkar?

* Çeşitlilik ve sosyal adaletin olmadığı bir toplumda umran mümkün olabilir mi?

Haydi forumdaşlar, gelin bu kavramı sadece sözlükten değil, kendi hayatlarımızdan örneklerle tartışalım. Çünkü belki de “umran” dediğimiz şey, bizlerin bu sohbetinde, bu ortak düşünce yolculuğunda saklıdır.